Bariatrik ve Metabolik Cerrahi Derneği
Uluslararası ve ulusal rehberlerde kabul edilmiş endikasyonlara rağmen ülkemizde sosyal güvenlik kurumu (SGK), obezite cerrahisi için geri ödeme kriteri olarak VKİ’nin 40 ve üzerinde olmasını kabul etmiştir. Bu durum sağlık otoritesinin sosyal güvencesi olan bireylerde doğru endikasyonla yapılacak ameliyatları ödemek amacıyla belirlediği sınır olsa da güncel bilimsel endikasyonlarla paralel olmadığı aşikardır.
Obezitenin istatistiklere göre engellenebilir ölüm sebepleri arasında sigaradan sonra 2. sıraya yükselmesi ve ilk defa dünyada obezite ve obeziteye bağlı gelişen hastalıklara bağlı ölen insan sayısının açlığa bağlı ölen insanların toplam sayısını aşmış olması yanı başımızda sessizce yükselen tehlikenin gerçek boyutları hakkında fikir vermektedir. Obezite cerrahisinde son 10 yılda ameliyat sayılarında %1000 oranda artış olmasına rağmen tüm dünyada ameliyat ihtiyacı olan morbid obez bireylerin sadece %2’sinin tedavi edilebiliyor olması çok çarpıcıdır. Son dönemde bazı kişi, kurum ya da yayın organlarınca yapılan açıklamalarda; obezite cerrahisinin kontrolsüz ve geometrik bir artış gösterdiği belirtilmekte ancak tüm dünyada gözlenen bu artışın artan ihtiyaç ile orantılı olarak ilerlediği göz ardı edilmektedir.
Büyük bir halk sağlığı sorunu olan obezite ve obeziteye bağlı gelişen hastalıkların tedavisinde bilinen en etkili yöntem olan obezite cerrahisinin ameliyata ihtiyaç duyan kişilere ulaştırılması en önemli önceliklerimizden olmalıdır.
Uluslararası Obezite ve Metabolik Cerrahi Federasyonu (IFSO), 2016 yılında yayınladığı güncel raporda obezite cerrahisi tanımının “obezite ve obeziteye bağlı hastalıkların cerrahi tedavisi” olarak değiştirilmesi gerektiğini belirtmiş ve bu ameliyatlar ile sadece kilo kontrolü sağlamaktan çok daha ileri sağlık faydaları elde edilebildiğini bildirmiştir. Bu raporda; obezite cerrahisinin tip 2 diyabetin tedavisinde önemli rol oynadığı, metabolik sendrom ve ilişkili kalp-damar hastalığı, kalp krizi, inme ve kalp hastalıklarına bağlı ölüm riskini azalttığı, aynı zamanda uyku apnesi, astım ve alkolik olmayan karaciğer hastalığında iyileşmeye sebep olduğu bildirilmiştir. IFSO, ameliyat sonrasında böbrek fonksiyonlarda düzelme sağlandığını hatta böbrek nakli adayı obez bireylerde ameliyat öncesi başarı şansını arttırdığı için obezite cerrahisinin önerilebileceğini bildirmektedir. Diğer yandan güncel endikasyonları özetleyen bu raporda obezite cerrahisi ile sindirim sistemi, genitoüriner, reprodüktif ve hematopoetik malignite riskinin azaldığı ve hayat kalitesi ölçütlerinde artış olduğu da belirtilmektedir.
Sadece ülkemizde morbid obez (yani VKİ>40kg/m2)olan bireylerin oranı %2.9 olup yaklaşık 2 milyon insan cerrahi tedavi beklemektedir. Ülkemizde yaklaşık olarak 5000 genel cerrahi uzmanı olduğu ve bunların çok küçük bir bölümünün bu cerrahilerle ilgili donanıma sahip olduğu düşünüldüğünde obezite cerrahisine ihtiyaç duyan vatandaşlarımızı tedavi edebilmek için koşullarımızın yetersiz kalacağı ortadadır.
Çağımızın en önemli sorunu olan obezite karşısında, kendisini obezite ve obeziteye bağlı gelişen hastalıkların cerrahi tedavisine adamış cerrahlara çok daha fazla ihtiyaç duyulacağını öngörmek yanlış olmayacaktır. Bu sebeple derneğimiz ve her bir yönetim kurulu üyemiz üzerine düşen tüm eğitsel ve bilimsel görevleri yapmaktadır ve bu sorunun çözümünde gereken herşeyi de yapma kararlılığındadır.
Hal böyle iken; bazı özel ve tüzel kişi ve kurumlar tarafından obezite cerrahisinin diğer ameliyatlarla karşılaştırılması büyük bir talihsizliktir. Obezite cerrahisi ile elde edilen kazanımlar herhangi bir cerrahi işlemle elde edilen kazanımlarla kıyaslandığında çok daha önemli tıbbi ve sosyal farklar yaratmaktadır.
Morbid obeziteden ölüm oranlarının trafik kazalarına bağlı ölüm oranlarını aştığı günümüzde; bizi gerçek düşmanımızdan uzaklaştıran ve obezitenin önemli bir sağlık problemi olarak algılanmasına engel olacak talihsiz düşünceler ve açıklamalar Türk Tıp-Sağlık camiasına yakışmamaktadır.
Derneğimizin kuruluşundan bu yana temel gündem konularından biri bu alandaki uygulamalarda yapılan özensizlikler ve suistimaller olmuştur. Ancak bunların engellenmesi ve denetim altına alınmasının yolu medya aracılığıyla kamuoyunu yanlış bilgilendirmek olmamalıdır. Amacını aşan açıklamaların ameliyata ihtiyacı olan hastaların bu cerrahiye erişimini -dolayısıyla daha uzun ve konforlu yaşamasını- engellemekten öteye gitmeyeceği bilinmeli ve iyi niyet adı altında kamuoyunu yanlış yönlendirmekten kaçınılmalıdır.
Bu tarz hassas açıklamaların ve bu alanda yapılacak olan değerlendirmelerin ülkemizde faaliyet gösteren bu alandaki derneklerinden görüş alınarak yapılmasının daha etik olacağını düşünmekteyiz.
Bariatrik ve Metabolik Cerrahi Derneği (BMCD) olarak obezite cerrahisi ile ilgili bu ve benzeri sorunların giderilmesi noktasında bir çok kuruluş ve Sağlık Bakanlığı nezdinde çalışma ve girişimlerde bulunulmuş, raporlar sunulmuştur.
Türkiye‘de organ nakli bekleyen 20 bin hasta için, bakanlık nezdinde ulusal organ ve doku nakli koordinasyon sistemi kurulmuştur. Ama maalesef 2 milyon üzerinde obezite cerrahisi bekleyen hasta için bu ya da benzeri bir sistem bulunmamaktadır. Bakanlığımızın bu konuya acil ilgisi ve öncülük yapması çok önemlidir. Yalnızca obezite cerrahisi için değil bir çok önemli hastalık ve tedavileri için de konunun tarafları davet edilerek benzer düzenlemeler yapılabilir. Yazılı ve görsel medyada yayın yapan yayın kuruluşlarının sponsorlu simsar ve doktor programları acilen denetime tabi tutulmalıdır. Medya guruplarının obezite cerrahisi dahil sağlık sorunları ile ilgili programlarına denetimler getirilmeli, ilgili uzmanlık dernekleri ve/veya sağlık bakanlığının denetiminde işin uzmanı kişilerce kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi sağlanmalıdır.
Bu düzenlemeler yapılırken obezite ve metabolik cerrahi yapılacak hastalara donanımlı merkezlerde deneyimli cerrahlarca ameliyat ve multidisipliner ekiplerce takip-tedavi planlaması yapılabilmesinin başarının olmazsa olmazı olduğu göz ardı edilmemelidir.
Son söz olarak; obezite ve ilişkili hastalıkların kanser kadar tehlikeli olduğu, bu konuda eğitimli ve bilgili kişi ve kurumlardan yardım alınması gerektiği unutulmamalıdır. Yazılı ve görsel basında çıkan her olumsuz haber tedavi bekleyen bu hasta gurubu üzerinde ciddi bir korku atmosferi oluşturmakta, hekimlere ve sağlık sistemine olan güveni zedelemektedir.
Obezite ve metabolik cerrahiler deneyimli ellerde ve donanımlı merkezlerde yapıldığı zaman riskinin çok düşük olduğu unutulmamalıdır.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
BMCD Yönetim Kurulu
Kullanıcı Adı
Parola
Beni Hatırla!
Video Kütüphanesi
Obezitede Temel Kavramlar
Cerrahi Yöntemler
Faydalı Bilgiler
Sıkça Sorulan Sorular